GEBELİK

Yüksek Riskli Gebelikler

Anne veya bebek ile ile ilgili bazı durumlar bir gebeliğin riskli gebelik (yüksek riskli gebelik) kategorisine alınmasını gerektirebilir. Anne ile ilgili durumlar gebelikten önce var olan bazı hastalıklar olabileceği gibi gebelik başladıktan sonra ortaya çıkan bazı hastalıklar da olabilir. Riskli gebelik olarak tanımlanan hamilelikler daha yakından ve dikkatli sıkı takip gerektirirler. Mümkün olan şartlarda bu gebeliklerin riskli gebelik uzmanları (perinatoloji uzmanı, perinatolog) tarafından takip edilmesi ve değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

Riskli gebeliğe neden olan anne ile ilgili durumlar:
- Annenin sigara kullanıyor olması (miktarı az veya çok farketmeksizin)
- Annede gebelikten önce veya gebelik sırasında yüksek tansiyon (preeklampsi, gebelik zehirlenmesi) meydana gelmesi
- Annede gebelikten önce veya gebeliğe bağlı şeker hastalığı (diabet) gelişmesi
- Annede karaciğer, böbrek, guatr, romatizmal hastalıklar, epilepsi, psikiyatrik hastalıklar gibi hastalıklar bulunması
- Annede AIDS olması
- Anne yaşının 18'in altında veya 35'in üzerinde olması
- Annenin daha önce 3 veya daha fazla düşük yapmış olması
- Annenin daha önce intrauterin ex fetus (karnında bebek ölmesi) durumunu yaşaması
- Annenin aşırı zayıf veya aşırı şişman olması

Riskli gebeliğe neden olan bebek ile ilgili durumlar:
Bebekte rahim içi gelişme geriliği olması(IUGR), Bebeğin kilosunun normal standartların altında olması
- İkiz, üçüz ve diğer çoğul gebelikler
- Fetal anomali (bebekte çeşitli özür ve sakatlıklar)
- Rh Rh uygunsuzluğuna bağlı etkileşme olması (Kan uyuşmazlığına bağlı)
- Bebeğin amnion suyunun normalden fazla veya az olması
- Bebeğin eşinin önde olması (plesanta previa)

Ne gibi önlemler alınabilir?
Yüksek riakli gebelik gelişmesi her zaman çiftlerin elinde olan bir durum değildir, yukarıda bahsedilen durumlar gibi çoğu zaman tahmin edilemeyen ve önceden önlem alınamayan durumlardır. Ancak sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz ve doğru beslenmeye özen göstermek, normal kilo sınırlarını korumaya çalışmak, doktora danışmadan hiçbir ilacı kullanmamak ve gebelik öncesinden başlayarak doğuma kadar düzenli doktor takiplerine özen göstermek alınabilecek bazı önlemlerdir.

Riskli gebelik uzmanı (Perinatoloji uzmanı, Perinatolog)
Riskli gebelik ile ilgili bilim dalına perinatoloji denir. Riskli gebelik uzmanları yani perinatoloji uzmanları (perinatolog) riskli gebelik ile ilgili özel eğitim almış ve bu konuda spesifikleşmiş kadın hastalıkları ve doğum uzmanı doktorlardır.

Gebelikte Anomali Taramaları

Gebe kadın yapısal sorunu olmayan sağlıklı çocuk dünyaya getirmek ister. Genel toplumda büyük (major) anomalili çocuk sahibi olma riski %3-5 civarındadır. Fetal anormallikler için kullanılan ultrason ve biyokimyasal tarama testlerinin artan karmaşıklığının getirdiği yeteneklerin hem hekim açısından hem de hasta açısından önemi büyümektedir. Gebeliğin 11-14. haftası arasında rutin ultrason incelemesinin en sık karşılaşılan endikasyonları şunlardır; embriyonun yaşadığının değerlendirilmesi, gebelik yaş tayini, çoğul gebeliklerin saptanması ve tipinin belirlenmesi, ense kalınlığı ölçümüne bağlı olarak bebekte kromozomal anomali araması yapılması, 11-14. haftalar arasında ultrasonografi ile birlikte yapılan laboratuvar testleri şu an için fetal kromozomal anomali tanısında kullanılabilecek en önemli veridir. Fetal anomalinin değerlendirilmesi; teknolojik gelişmelerle özellikle yüksek frekanslı transvajinal ultrasonografi ile birçok ciddi fetal ve yapısal anormalliklerin tanısı gebeliğin 14. haftasından önce mümkün hale gelmektedir.

Gebelik haftasının tayini; Son adet tarihi ile gebelik haftası tayini genellikle güvenilir olmayan bir yöntemdir. Kadınların ancak % 40 kadarı son adet tarihinden emin olduklarını bildirmişlerdir. Emin olduklarında dahi ultrasonografi bulgularıyla karşılaştırıldıklarında gebelik haftasını tam olmayarak belirttikleri daha sıklıkla görülmüştür. Gebelik yaşının son adet tarihine göre daha yüksek olarak belirtilmesi uzamış gebelik oranını artırmaktadır. Son adet tarihine göre gebelik yaşının tahmin edilmesi hem rastgele hataya hem de gebelik yaşının sistematik olarak yüksek belirlenmesine yatkınlık yaratmaktadır. Bu durum büyük olasılıkla geç yumurtlamaya bağlıdır. 6 haftadan önce gebelik tayini gebelik kesesinin tanımlanması ve boyutlarına göre yapılmaktadır. Gebelik kesesinin boyutları gebelik yaşı ile ilgilidir.

İkili Test; 11-14. haftada anne kanında bakılan birtakım serum belirteçleri vardır. Bunlar serbest Beta-HCG ve PAPP-A dır. Serbest Beta-HCG değeri Down Sendromlu bebeklerde artmıştır, PAPP-A değeri ise daha düşük olarak saptanmaktadır. Ense kalınlığı, PAPP-A ve serbest Beta-HCG düzeyi ile birleştirildiğinde Down sendromu için hesaplanmış saptama hızı yaklaşık % 60 civarındadır. Anne yaşı, ense kalınlığı, PAPP-A ve serbest Beta-HCG ölçümü ile birlikte tarama bu kromozomal anomalilerin saptanmasını yaklaşık % 90’ a kadar çıkartır. Anne yaşı, gebelik yaşı, ense kalınlığı ve anne serum belirteçleri birleştirilerek gebeliğin 11-14. haftaları arasında yapılan ikili tarama testi bize oldukça yol göstermektedir.

Üçlü Test; İkinci 3 aylık dönemde anne kanında serbest Beta-HCG, Estriol ve AFP proteinlerinin değerlerinin anne yaşı ile birleştirilmesiyle oluşturulan üçlü tarama testi yapılır.

Amniyosentez; Fetal anomalilerin tarama testleri belirli oranlarda risk verir ki bu risk sınır değeri 1/270 dir, buna göre üçlü testinde anomali riski 1/270’ den büyük yada 35 yaş ve üzerindeki gebelerde amniyosentez anne karnındaki bebeğin kromozom yapısını % 100’e yakın ortaya koyar. Steril koşullarda anne karnında bebeğin bulunduğu ortamdan iğne ile alınan yaklaşık 20cc amniyon sıvısı enetek incelemeye tabii tutulur. Komplikasyon oranı ehil ellerde oldukça düşük ( %2-%0,2) olan bu testte bebeğin başta Down Sendromu olmak üzere birtakım anomalileri tespit edilir, ancak gebeliğin devamı ya da sonlandırılması kararı her zaman aileye aittir, bizler sadece olabilicek patolojileri ortaya koymak ve alternatifler sunmakla yükümlüyüzdür. Amniyosentez sonrasında rastlanabilecek en önemli komplikasyon zarların açılması ve anne ve bebeği etkileyebilecek koryoamniyonit tablosu ve düşüktür. Kan uyuşmazlığı olan gebelerde amniyosentez esnasında herhangi bir kanama ihtimaline karşı işlem sonrası uyuşmazlık iğnesi yapılmalıdır.

Koryonvillus örneklemesi (CVS); Genellikle 10-13. haftalar arasında yapılmaktadır. Karın yolundan ya da rahim ağzından yapılabilmektedir. Bir nevi oluşmakta olan plasentadan parça koparmak demektir. CVC komplikasyonları amniyosentez ile benzerdir. Avantajı anomalili bir fetüsü çok daha erken tanımaktır.

Kordosentez; Genellikle CVC ya da amniyosentez sonuçlarının şüpheli olduğu ya da hızlı sonuç alınması gerektiği durumlarda genetik analiz için fetüsün kan hücrelerinin temininde kullanılır. Fetal kanda kromozomal analiz genellikle 24-48 saat içinde sonuçlanır. Fetal kan örneği, gerekliyse metabolik hematolojik testler, asit baz analizi, viral kültürler ve immünolojik çalışmalar içinde gönderilir. Yine ultrasonografi eşliğinde rahim geçilerek bebeğe ait damarlardan kan alınması tekniği uygulanır. Kordosentezin pek çok komplikasyonu amniyosenteze benzemektedir. Diğer komplikasyonları arasında göbek kordonundan kanama yada bebekle anne arasında bir kanama ve bebek kalp atımlarında azalma yer almaktadır. İşlemle ilgili bebekte ölüm % 1,4’ tür. Ama prosedürün endikasyonuna ve bebeğin durumuna göre farklılık gösterebilir.

Gebelik Takibi



Doğum Sonrası Vücut

Bebek ve eşinin doğumundan sonra başlayan ve anne vücudunda gebelik sırasında meydana gelen fizyolojik değişikliklerin ortadan kalkması ve genital organların gebelikten önceki şekillerine dönmesine kadar olan döneme lohusalık dönemi denir, ortalama altı hafta kadardır. Ancak annedeki organ ve sistemlerin gebelik öncesi dönemdeki haline dönmesi aylarca da sürebilir.

Lohusalık döneminde gebelik sırasında meydana gelen fizyolojik değişikliklerin tekrar eski halini almasına involüsyon denir. En önemli involüsyon rahimde meydana gelir. Gebelik sırasında rahimin hacmi ve ağırlığı önemli derece artar. Doğumdan sonra ise hızla eski halini almaya başlar. Vagina doğumu izleyen dönemde ödemlidir. Yumuşak ve gevsek olan vaginada morartılı sahalar vardır. Bebeğin geçişi sırasında ileri derecede gerilen Vagina doğumu takiben oldukça yavaş eski haline döner. Ancak hiçbir zaman eski halini almaz. Küçük ve büyük dudaklarda involüsyona uğrar ama tamamen eski haline dönemez biraz gevşek ve sarkık kalır. Ciltteki renk değişikliği lohusalık döneminde hızla azalır ve deri on gün içerinde eski görünümüne kavuşur. Lohusalık döneminde özellikle emzirme ile terlemenin fazla olması cilt dokusundaki ödemin hızla çözülmesine yardım eder.

Gebelik sırasında gerilen karın duvarı doğumdan hemen sonra sarık bir görünüm alır. Yine gebelik sırasında karın derisi üzerinde mavimtırak kırmızı görünümlü stria gravidarum denilen gebelik çizgileri doğumdan sonra gümüşi beyaz renkli parlak şerit halini alır. Bebek ve eşinin atılışı, doğum sonu kanama, terleme ve akıntı ile lohusalığın ilk on gününde ortalama sekiz kilogramağırlık kaybedilir. Doğumla birlikte artmış olan nabız sayısında normale döner, kan tablosu doğumu izleyen 8-10 günde normale döner. Doğumdan sonra mide ince barsaklar ve kalın barsaklar eski durumunu ve yerini alır. Lohusalığın ilk günlerinde karın şişliği ve kabızlık görülebilir.

Doğumdan hemen sonra idrar kesesinde ödem ve kızarıklık meydana gelir. Mesane kapasitesi artmış, mesane içi sıvı basıncına karşı duyarsızlık olabilir. Buna bağlı olarak aşırı gerilme, mesaneni boşalamaması ve artık idrar gibi durumlar ortaya çıkar. Mesanede kalan bu idrar enfeksiyon yerleşmesine uygun bir ortam oluşturur.

Emzirmeyen kadınlarda adet kanamaların başlaması 12. haftaya kadar uzayabilir. Emziren kadınlarda emzirme süresi ne kadar uzunsa adet kanamasının başlaması da o kadar geç olur. Düzenli süt veren annelerde ilk adet 1 yıla kadar gecikebilir. Genel olarak ilk 6 haftada izlenen adet periyotlarının yumurtlamasız olduğu kabul edilir ancak adet bir defa başladığında takip eden periyotların yumurtlamalı olma şansı hızla yükselir.

Gebelikte Beslenme

Gebelikte neler yemeliyiz? Neler yememeliyiz? gibi sorular en sık karşılaştığımız sorulardandır. Hayatın her döneminde olduğu gibi gebelik döneminde de dengeli ve sağlıklı beslenmek önemlidir. Tek taraflı beslenmeden kaçınılmalı ve protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin - minerallerden gereği kadar uygun oranlarda alınmalıdır. Gebelik döneminde bütün bu besin maddelerinin günlük ihtiyacı artar. Gebelikte diğer insanlara göre günlük 300 kilokalori daha fazla yani yaklaşık 2300 kilokalori alınması gerekir. Düzenli ve yeterli beslenmeye ek olarak gebelik boyunca hergün demir ilacı kullanılması ve gebeliğin ilk aylarında folik asit vitamininin kullanılması önerilir. Yeterli beslenemeyen hamilelere günlük multivitamin preperatları da önerilebilmektedir. Gebelik anne adayı yeterli beslenerek ortalama 10-12 kilo alır. Gebelikte kilo takibi yapılmalıdır. İlk üç ayda ortalama 0,5-1 kg, sonraki dönemlerde ise ayda ortalama 1.5-2.0 kilo alınması normaldir. 


Gebelikte Egzersiz

Gebelikte egzersiz çok faydalıdır ancak her gebenin egzersize başlamadan önce doktoruna bir sakıncası var mı diye danışması gerekir. Gebeliğinize özel riskli bir durum yoksa doktorunuz egzersiz yapmanıza izin verecektir. Genellikle 3. ay bittikten sonra egzersizlere başlanılması önerilir.

Gebelikte egzersiz ve sporun faydaları:
- Bel ve sırt ağrılarını azaltır.
- Uyku problemini azaltır.
- Anne adayının hem fiziksel hem psikolojik olarak kendisini daha iyi hissetmesini sağlar.
- Gebelikteki duruş ve vücut şekil bozukluklarını azaltır.
- Normal doğumu kolaylaştırır, kısaltır, sancıyı azaltır.
- Doğum sonrasında anne vücudunun daha kolay toparlanmasını sağlar (Doğum sonrası da egzersiz yapılmalıdır.)
- Annenin kendine güvenini arttırır.
- Annenin daha uygun şekilde kilo almasını sağlar.
- Gebelikte oluşan şişlik ve ödemleri azaltır.

Gebelikte egzersiz düzenli olarak yapılmalıdır. Ara vermek, bazen yapıp bazen yapmamak faydalı olmadığı gibi zararlı da olabilir. Bu nedenle haftada ortalama 3 gün (2 günde bir) düzenli olarak egzersiz yapılmalıdır. Egzersizde amaç asla kilo vermek veya almayı engellemek değildir, bu amaçla yapılmamalıdır. Egzersiz yaparken uygun beslenmenize dikkat ettiğinizde her gebe gibi normal şekilde kilo alırsınız. Zaten gebelikte kilo almayı engelleyecek kadar ağır ve uzun egzersizler önerilmemektedir. Egzersiz aşırı uzun ve sizi nefes nefese bırakacak kadar ağır olmamalıdır. Ortalama 20-30 dakika egzersiz uygundur ve aşırı terleme, bitkinlik, nefes nefese kalma, çarpıntı olmayacak şekilde ayarlanmalıdır. Egzersiz süresince 5-10 dakikada bir kısa dinlenmeler ve nefes alarak rahatlamalar yapılmalılıdr. Herzaman egzersize başlamadan önce 5 dakika yavaş yavaş ısınma hareketleri yapılmalıdır ve egzersiz bırakılırken de yavaş yavaş bırakılmalıdır.

Normal Doğum ve Sezaryen

20. gebelik haftasından büyük veya 500 gr. dan ağır gebelik sonlanması doğum olarak adlandırılır. Normal gebelik süresi son adet tarihinden itibaren 280 +/- 10 gün dür. Buna göre 37 haftadan küçük doğumlara prematür, 42 haftadan büyük doğumlara posterm adı verilir. Sağlıklı bir doğum eylemi için rahimin bebeğin yol alacağı kemik yapının ve bebeğin uyum içinde olmaları gerekir. Bunlara eklenen diğer bir faktör anne psikolojisidir. Annenin normal vajinal doğuma her zaman uyumlu olması gereklidir. Kadınlarda 4 tip pelvis yapısı görülür; jinekoid pelvis, android pelvis, antropoid pelvis, platipelloid pelvis. En sık görülen jinekoid pelvistir ve doğum jinekoid pelvislerde kolay olur.

Doğum eyleminin 4 fazı vardır; Faz 0 tabiri caiz ise rahim uykudadır, rahim ağzı sert ve kapalıdır ve 36. haftadan önceki dönem olarak adlandırılır. Faz 1 doğuma hazırlık dönemidir. Bu dönemde doğumu düşündüren ağrılar, baskı hissi olabilir ancak ağrılar düzenli aralıklarla gelmez. Buna yalancı eylem adı verilir. Faz 2 doğum evresidir. Faz 3 lohusalık ve doğum sonrası 6 haftalık süreyi kapsar.

Doğumun evreleri; 1. evre silinme ve açılma dönemidir. Bu dönemde etkili rahim kasılmaları gereklidir. Bunlar 2-3 dakikada bir gelen 30-45 saniye süren ağrılardır. 1. evre ilk doğumunu yapan anne adaylarında 8-12 saat, 2. ya da daha fazla doğumunu yapan anne adaylarında ortalama 6 ya da 8 saat sürer. 1. evreyi latent ve aktif faz olarak 2 döneme ayırabiliriz. Latent faz düzenli ağrılarla gelen rahim kasılmalarıyla rahim ağzını 4 cm.e kadar açan dönemdir. Aktif faz ise 4 cm. açıklıktan doğuma kadar bebeğin çıkmasına kadar olan dönemdir. Aktif faz 12 saatten uzun sürerse ve 2 saat boyunca rahim ağzı açıklığı yok ise doğum eyleminde bir problem olduğu düşünülür. İkinci evre bebeğin doğumudur. Genellikle ilk doğumunu yapan kadınlarda 1-2 saat, ikinci ya da daha fazla doğumunu yapan kadınlarda 1-2 dakikadan 30 dakikaya kadar uzar. 3. evre plasentanın yani eşin çıktığı evredir ve genellikle 30 dakikayla 1 saat arasında sürer.

Doğumun bazı belirtileri vardır. Karın düşmesi genellikle başın kemik pelvise yerleşmesinden kaynaklanan bir belirtidir ve doğumdan 1-2 hafta önce gerçekleşir. Anne adayı bununla birlikte ara sıra gelen düzensiz ağrılar, aşağıda vajina bölgesine ve idrar kesesine baskılar hisseder. Nişan atılması rahim ağzının yumuşaması ve açılmasıyla karakterize kanlı mukoid yapının atılmasıdır ve genellikle nişan atıldıktan sonra doğum 48 saat içerisinde başlar. Bir diğer belirti de etkili doğum ağrılarını bile taklit edebilen yalancı doğum eylemi dediğimiz düzenli olmayan aralıklarla gelen kasılmalardır. Bebek annesin kemik yapısından geçerken bazı hareketler yapar. Kabataslak 6 hareketi vardır. Angajman, fleksiyon, iniş, iç rotasyon, çıkarken ekstansiyon ve dış rotasyon. Özellikle ilk doğumunu yapan kadınlarda makat bölgesini, mesane bölgesini, idrar çıkış bölgesini başın travmasından korumak amacıyla dış genital bölgeye makasla bir kesi açılır. Bunun adına epizyotomi denilir. Özellikle epidural anestezi uyguladığımız hastalarda bazen yardıma ihtiyacımız olabilir. Forseps yani kaşık ya da vakum kullanmak zorunda kalabiliriz.

Kimlerde forseps veya vakum kullanıyoruz.; 1.si doğumun 2. evresinin kısaltılması gerekiyorsa yani annenin kalple ilgili bir yüklenme problemi varsa ya da 2. evrede bebekte birden oluşan kalp atımı düşüklükleri varsa, bebeğin dönme anomalileri varsa anne doğuma uyumlu değilse ya da baş pelvis durumlarının uygunsuzluğuyla karşı karşıya isek forseps uygulayabiliyoruz.

Suni Sancı (Doğum indüksiyonu) ;Gebelik son adet tarihine göre 40 haftadır ancak günü gelip sancısı olmayan gebeliklerle oldukça sık karşılaşmaktayız. Bunlara posterm gebelik denilmektedir. Posterm gebeliklerde, gebelik tansiyonu olup bebeğin biran önce doğurtulması gerektiği durumlarda, anneye veya bebeğe ait herhangi bir hastalık durumunda doğum indüksiyonu tercih edilmektedir. İndüksiyonun komplikasyonu aşırı uyarılmış rahim ile birlikte rahim yırtılması ve bebekte stresstir.

Makat doğum (popo gelişi); tüm doğumların %3-4’ünü oluşturur. Geri kalanları baş pozisyonlarındadır. En sık görülen saf makat doğumdur. Arkadan gelen başın takılmasına bağlı olarak nörolojik anomali kalma riski % 22 iken kordon sarkması riski % 17 lere kadar çıkmaktadır. Bu nedenle makat doğumlarda sezaryen doğum tercih edilmelidir.

Normal doğumun avantajlarını şöyle sıralayabiliriz; Adı üstünde normal ve fizyolojiktir. İyileşme süresi sezaryene göre oldukça hızlıdır. Bebek ve anne iletişimi kesintiye uğramaz. Süt verme daha başarılıdır. Ve annelerin işe dönme süresi daha hızlıdır.

Kimler normal doğurmamalıdır?; İndüksiyonun başarısız olduğu durumlar, baş-pelvis uygunsuzluğunun kanıtlandığı durumlar, ilerlemeyen doğum eylemi, bebeğe ait kanıtlanmış bir stress, bebeğin eşine ait sebepler, kordon sarkması, dış genital bölgede aktif durumdaki uçuk ve siğiller, önceki doğumun sezaryen oluşu, bebekte büyük doğumsal anomaliler, doğum yolunu kaplayan kitleler, makat geliş, şiddetli kan uygunsuzluğu, anneye ait kan hücrelerinin düşmesiyle karakterize immün trombositopeni, rahim ağzı kanseri olan hastalar ve son olarak çoğul gebelikler (tartışmalı olmakla beraber, şöyle ki baş baş geliş ikizlerin normal doğumu oldukça kolay ve komplikasyonsuz olabilmektedir).

Sezaryen sonrası normal doğum yapılabilir mi?; Evet yapılabilir ancak bu eski sezaryenin nasıl yapıldığına bağlıdır. Rahime dik yapılan kesilerde en önemli risk olan rahim yırtılması riski %4-9 arasındayken alt segmente yatay yapılan kesilerde %0,2 ile %2 arasındadır. Sezaryen sonrası normal doğum kararı kompleks bir karardır Ciddi değerlendirme gerektirir ve şuna bağlıdır; vajinal doğumu başarma yönünden annenin motivasyonu, gelecekteki gebelik beklentileri, nadir ancak ciddi komplikasyonlara verilebilecek önem. Sezaryen sonrası normal doğum denenen vakalarda mümkünse indüksiyon gerçekleştirilmemeli, epidural anesteziye mümkün olduğu sürece başvurulmamalıdır.

Anne Sütü ve Emzirme

Anne Sütü bebeğimizin yaşamında doğumundan sonraki beklide en büyük mucizedir. Ona yaşamındaki en iyi başlangıcı sağlamaktadır. Dünyada her yıl 1 milyondan fazla bebek ve çocuk anne sütü ile beslenemediği için ishal, solunum yolu enfeksiyonları ve benzeri diğer enfeksiyonlardan dolayı kaybedilmektedir. Bebeğinizi doğumdan itibaren 6 aylık olana kadar tek başına anne sütü ile beslenmesi ve sonrasında ise ek besinlerle birlikte olmak şartıyla en az 2 yaşına kadar da anne sütü ile beslenmeye devam ettirilmesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından da önerilmektedir. İlk defa bebeğinizi emzirdiğinizde zorlansanız da, hatta göğüsleriniz acıyıp, “Bu bir kâbus olmalı” diye düşünseniz de, artık anne sütünün yararı hakkında bütün dünya aynı fikirde. Üstelik ilk bir aydan sonra, siz ve bebeğiniz emzirme işlemini öğreneceğinden; sıkıntı ve zorluklar yerini keyfe ve bebeğinizi sadece anne sütüyle doyurabilmenin gururuna dönüşecektir. 

Anne sütü ile emzirme ne kadar uzun ise anne sütünün bebek ve anne için faydaları da o kadar fazla olur ve o kadar uzun sürer. Bu faydalardan kısaca bahsedersek zira faydalarını sayfalarca anlatmak mümkündür en önemlileri şunlardır; Bebek için faydaları: Bebeğinizi bazı hastalıklar ve enfeksiyonlardan korumaya yardımcıdır. İçerdiği koruyucu maddeler nedeniyle anne sütü alan bebeklerde kulak enfeksiyonu, allerjiler, kusma, ishal, bronşit, bronşiolit, menenjit daha az sıklıkta görülür. Anne sütünün içeriği bebeğin değişen ihtiyaçlarına göre değişim gösterir. Sabah ile akşam içeriği farklıdır. İlk ayda üçüncü aydan daha farklıdır.

Bebek prematüre doğmuşsa prematüre bebeğin ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Bebek için sindirilmesi en kolay olan besindir. Bu nedenle bebekler daha sık beslenmek ister ve daha iyi kilo alırlar. Ayrıca karın ağrısı, gaz sancısı ve kabızlık daha az sıklıkta görülür. Anne sütü alan bebeklerde "ani beşik ölümü sendromu (SIDS)" daha az sıklıkta görülür. Temas, sıcaklık ve yakınlık sağlayarak emzirme ile anne ve bebek arasında özel bir bağ oluşur. Bebeğin ruhsal gelişimi için faydalıdır. Hazırlama zahmeti yoktur ve istediğiniz her zaman mevcut, kullanıma hazır, temiz ve uygun sıcaklıktadır. Maliyeti yoktur. Çevre kirliliğine yol açmaz. Emzirme ile en iyi çene, dişeti ve diş gelişimini sağlanır. Anne için faydaları: Kalori yakmanızı sağlayarak doğum öncesi kilonuza dönmenize yardım eder. Over (yumurtalık) ve göğüs kanseri riskini azaltır.

Kemik yoğunluğunu artırır. Adet kanamalarının başlamasını geciktirir. Doğum sonrası rahimin normal boyutlarına dönmesine yardım eder. Bebeğiniz ve sizin için bu kadar çok faydaları olan bir besinin çocuğumuza vermemeyi düşündürecek bazı zorluk ve sıkıntılar yaşayabiliriz. Emzirirken ona doğanın sunduğu en iyi besini verdiğimizi asla unutmamamız gerekir. Bu nedenle, ilk günlerde bazı zorluklar yaşasanız bile pes etmeyin. Sonuçta emzirebilmek ve yaşamın ilk 6 ayı boyunca anne sütü verebilmek sizin bunu yapma arzu ve inancınıza bağlıdır. "Ben bunu yapacağım" dediğinizde işin büyük kısmı çözülür. Bu yeni durumu bebeğinizle birlikte yaşayıp öğreneceksiniz. Önceleri nasıl emeceğini bilmiyor ve uzun süre emmeye uğraşıyorsa üzülmeyin, biraz sabırlı olun. İlk haftaları atlattıktan sonra, bebeğinizi aylar boyunca başarı ile emzireceksiniz. Bebeğiniz emmeye başladıktan sonra yanma veya acı hissederseniz bebek memeyi yanlış yakalamış olabilir. Bu durumda derin bir nefes alıp gevşemeye çalışın. Bebeğiniz huzursuz ve sinirleniyor ise pozisyon ve tekniğinize mutlaka tekrar göz atın; çünkü büyük ihtimalle burada bir sorun vardır. Bebeğinizin ağız köşesinden parmağınızı sokun, emzirmeye ara verin ve tekrar deneyin. Endişe etmeyin ve doğru pozisyona gelene kadar tekrar deneyin.

Emzirmeye başlamadan önce mutlaka ellerinizi yıkayın. Rahat bir koltukta dik oturun; ayaklarınızı ve belinizi destekleyin. Yatakta iseniz sırtınızı yastıklarla destekleyin. Bebeğinizi doğru pozisyonda emzirdiğinizden emin olun. Başarılı bir emzirme için en önemli faktörlerden biri onun doğru pozisyonda olduğudur. Emzirme süresince rahatlatıcı bir müzik dinleyip kitap okuyabilirsiniz. Göğüs uçlarınızı emzirme sonrası biraz anne sütü sağarak onunla silin ve kurumaya bırakın. Karbonatlı su kullanmayın. Elbiseleriniz emzirme için kolay açılabilir olsun. Evde rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer oluşturun. Bazı zamanlarda bebeğinizi düşünün, sütünüzün artmasına yardım eder. Sigara ve alkol kullanmayın. Sütünüzün miktarını azaltabilir. Bebeğiniz ve sizin için faydalı değildir. Bebeğinizi acıktığı her zaman emzirin.

Anne sütü alan bebekler, mama ile beslenenlere göre daha sık emerler. Anne sütü çabuk sindirildiğinden mideden boşalması daha hızlı olur. Bu nedenle başlangıçta bebeğiniz 1–2 saat arayla emmek isteyebilir. 1–2 ay sonunda bebeğiniz gece daha fazla uyumaya başlayacak ve emme araları uzayacaktır. Bebeğinizin acıktığını şöyle anlayabilirsiniz; Göğsünüze ilgi gösterir. Ağzını açar, aranır. Emme hareketleri yapar. Ağlar. Bazı bebekler uykulu olurlar ve uyanmakta zorluk çekerler. Eğer bebek emmek istemiyorsa ve son beslenmeden 3- 4 saat geçtiyse uyandırın ve emzirin. Bu arada, çocuğunuzun babasından ve etrafınızda yardım alabileceğiniz herkesten yardım istemeyi ihmal etmeyin! Unutmayın ki, baba da emzirmek hariç bebeğinizle ilgili her türlü sorumluluğu alabilir. Eşinize de bu konuda fırsat tanıyıp, motive edin. Göreceksiniz, iyi niyet ve paylaşımla, siz de kısa zamanda mutlu ve sağlıklı bir aile olacaksınız.

Lohusalık

Kadınlarda doğumdan sonra cinsel organlarından gelen ve kanla ortaya çıkan en çok kırk gün devam eden özel bir durum. Kadınların bu haline lohusalık (nifas) hali, bu kana da lohusalık kanı denir.

Lohusalık müddeti kadından kadına değişir. Bazı kadınlarda bu süre, bir gün dahi olabilir. Lohusalık süresi, kanın kesilmesiyle son bulur. Lohusalığın asgarî süresi yoktur. Azamî süre ise kırk gündür. Doğumdan sonra kırk gün geçtiği halde kan devam ediyorsa, artık bu kan nifas kanı değil, özür kanıdır (bk. İstihâze).

Lohusalık müddeti içinde (kırk gün) görülen temizlik de nifastan sayılır. Meselâ; doğumdan sonra on gün kan gelip, beş gün kesildikten sonra yeniden on gün daha kan gelecek olsa, bu yirmi beş günün hepsi de lohusalık müddeti sayılır.

El, ayak gibi uzuvları belirmiş olan bir çocuğun düşmesiyle lohusalık hali meydana gelir ve çoğunlukla ön, on beş gün devam eder. Fakat, azaları henüz belirmemiş bir düşük ile lohusalık hali oluşmaz. Düşük ile görülen kan üç gün devam eder, evvelce de en az on beş gün temizlik hali devam etmiş bulunursa, bu, hayız kanıdır. Böyle olmazsa istihâza (hastalık kanı) sayılır.

Lohusa olan kadınlar bu süre içinde; namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kur'an okuyamaz, Kur'an'ı eline alamaz, Kâbe'yi tavaf edemez, mescidlere giremez ve kocası ile cinsî temasta bulunamazlar. Lohusa bir kadının kocası, hanımının göbeği ile diz kapakları altına kadar olan uzuvlarından, arada bir örtü veya giysi olmaksızın faydalanamaz. Arada bir örtü olduğu takdirde, cinsel ilişki olmamak şartıyla sevip okşayabilir.

Lohusalık süresince kılınamayan farz namazlar daha sonra kaza edilmez, fakat tutulmayan oruçlar kaza edilir.

Lohusalık kanı kesilince kadın boy abdesti alır ve ibadetlerini yapmaya başlar. Kocası ile cinsel ilişkiye de ancak yıkandıktan sonra veya kanın kesilmesinin üzerinden en az bir namaz vakti geçtikten sonra başlayabilir.

Lohusa olan kadın dua ayetlerini, dua maksadıyla okuyabilir. Zikir ve tesbih edebilir. Pişirdiği yemekler, içtiği ve yediği şeylerin artıkları temizdir. Kocası onunla aynı yatakta yatabilir ve yukarıda belirtildiği ölçüde ondan yararlanabilir. Bu esnada kadının bazı ibadetlerden alıkonmasının bazı hikmetleri vardır. Bu esnada kadın ifraz ettiği bazı mayiler itibariyle, Allah'ın huzuruna çıkabilecek tam bir temizlik halinde değildir. Diğer taraftan büyük bir hastalık ve yorgunluk içinde olduğu için istirahata muhtaçtır. Bu esnada cinsel ilişkinin yasak kılınmasının hikmetlerinden biri de, kadının böyle bir ilişkiye fizik ve psikolojik yönden hazır olmamasıdır. Diğer taraftan bu esnadaki ilişki tıbbende mahzurludur. Cinsel hayattaki bu geçici yasak, eşler arasındaki sevgi ve özlemin artmasına da sebep olur.